Beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için besinlerin kişiye özgü şekilde dengeli, yeterli ve sağlıklı olarak tüketilmesidir.
İnsanlar aslında doğduklarından itibaren “ANNE SÜTÜ” ile biyolojik olarak sağlıklı beslenmektedir. Çünkü anne sütünün içinde karbonhidrat, protein, yağlar ve hastalıklardan koruyucu ve bağışıklık sistemini güçlendirici faktörler mevcuttur. Burada önemli olan anne sütünden sonra kişinin kendini Nasıl? Neyle? Ne kadar? beslediğidir.
Normal şartlarda toprak bize sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmemiz için tüm özverisi ile besinleri sunmaktadır. Bizler ise bu topraktan elde edilen besinleri soframıza gelene kadar istenmeyen kimyasallardan uzak tutarak, verimli toprakları işleyerek, koruyarak hem kendimize hem de geleceğimize “SAĞLIKLI BESİN ÜRETİMİ” bırakmaktır.
Bir tarlada ya da herhangi bir üretim yapılan topraklarda gezindiğinizi düşünün…dalından kopardığınız mis gibi kokan bir domates, salatalığı düşünün hatta koklayın, arkanızı dönün ve Değirmende öğütülen buğdaydan yapılan ekmeğin ucundan kopartın. İşte tüm bu güzellikler topraktan soframıza en iyi şekilde korunarak geldiği müddetçe hastalıklardan korunmuş oluruz. Evet toprak bize istenileni verebilir ve biz daha iyi beslenebiliriz. Ama nasıl?
Günümüzde şöyle bir Dünya’ya baktığımızda ne kadar çok fast food beslenme şeklinin yaygınlaştığını görmekteyiz. Bu yaygınlaşmanın pek çok sebebi vardır. Öncelikle teknoloji çağının ilerlemesi ve hayatımızı olumlu ve olumsuz yönde etkilemesi, eskiye nazaran kadınların çalışma hayatına tamamen girmesi ve böylece hazır yemeklere ravetin artması, alışveriş merkezlerinin hayatımızın merkezinde konumlanması hatta evlerin ona göre dizayn edilmesi ile doğada vakit geçirmekten ziyade AVM’lerde vakit geçirilerek, o kadar ışık, enerji ve dışarıyı görmeden saatlerde vakit geçirilmesi ile ardından açlık duygusuyla fast food beslenme, günümüz çocukların toplu beslenme alışkanlıklarının artmasına bağlı işlenmiş gıdalar ve hazır yiyecek tüketiminin olumsuz sonuçlarına sebebiyet vermektedir.
Fast food beslenme şekli, içinde bulunan sürekli tüketmeyi sağlayan “mono sodyum glutamat” gibi maddelerin olması ve kan şekerini çabuk yükseltip, düşüren basit karbonhidrat dediğimiz besin ögelerini barındıran bir beslenme şeklidir. “AL-YE” gibi hızlı bir beslenme şeklini temsil etmekte ve kısa sürede acıkmayı sağlamaktadır. İşte bu tüketim şekli o anlık karnımızı doyurmakta fakat beslenmemizi sağlamayarak hastalık oluşumunun temellerini artırmaktadır.
Bu beslenme şekli yerine kişinin kendine özgü dengeli ve yeterli beslenebilmesi için tabağını önüne aldığında dört besin grubundan da olması gerekmektedir. Bunlar, süt ve süt ürünleri, et ve kuru baklagiller, tahıl, sebze ve meyve, birde yanında yararlı yağlar diye sınıflandırabiliriz. Bahsetmiş olduğum gruplar vücudumuzun çalışması, yaşamamızın sağlıklı bir şekilde devam etmesi için önemli unsurlardır. Bu sebeple gerçekten beslenmek ve sağlığımızı göz ardı etmeden yaşamımızı sürdürebilmemiz için doğanın toprakla bize sunduğu besinleri doğru şekilde tüketerek bunu devam ettirmeliyiz.
Bedenimiz, ruhumuz bizim hayatımız ve onu doğru beslemek bizim elimizde. Bunun için meşakkatli yollara gerek yok sadece sağlıklı, bilinçli beslenmeliyiz.
DYT.BURCU YEŞİLYURT
Kaynak: Prof Dr. Ayşe Baysal